Hukukun pek çok alanında verilen avukatlık ve danışmanlık hizmetleri ile ön plana çıkan Karabağ Hukuk, müvekkilleri ile ilişkilerini karşılıklı güven ve saygı temelinde kurmaktadır. Avukatlık ve danışmanlık faaliyetleri kapsamında müvekkillerin faaliyet gösterdiği sektördeki mevzuat başta olmak üzere diğer önem arz eden tüm hukuki ve finansal gelişmeler sürekli olarak takip edilmekte ve bu kapsamda müvekkiller düzenli olarak bilgilendirilmektedir. Avukatlık ve danışmanlık hizmetleri yalnızca hukuki ihtilafların çözümüne ilişkin olmayıp ihtilafların doğmasını engellemek üzere önleyici hukuk kapsamında danışmanlık hizmetleri de verilmektedir.
6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) Madde 53’ te, sınır dışı etme kararına karşı dava açılması halinde kişilerin yargılama sonuçlanıncaya kadar sınır dışı edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Yine kanuna göre, mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama bu başvurusunu bildirir. Yürütmenin durdurulması talebine gerek olmaksızın sınır dışı etme kararının icrasının durması otomatik askıya alma mekanizması olarak ifade edilmektedir.
Sınır dışı etme kararının iptali için dava açılmış ve ilgili makama bildirim yapılmış olmasına rağmen başvurucuların hukuksuz biçimde sınır dışı edildiği bilinmektedir. Kanunda yer alan bir başvuru mekanizmasının etkili olabilmesi için hukuki olarak düzenlenmesinin yanı sıra uygulamada da işlevsel olması gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye' nin de yer aldığı sınır dışı etme kararının uygulanması halinde yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edileceğine ilişkin şikayetler ve bu bağlamda etkili
Başvuru hakkının ihlal edildiği iddiaları ile ilgili ilkesel yaklaşımı şu şekildedir: Geri gönderilen ülkede işkence ve kötü muamele riski varlığını haklı gösteren önemli gerekçelerin bulunması halinde, bu iddiaların kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine dikkat çekmektedir. Söz konusu incelemenin etkililiğinden bahsedebilmek için sınır dışı kararı nın uygulanmasından önce ilgili kişiye bağımsız bir mercie başvuruda bulunma imkanı sunulması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar sınır dışı kararının uygulanmasının kendiliğinden durdurulmasının önemine vurgu yapmaktadır.
Anayasa'nın 40. maddesinde Anayasa'da güvence altına alınmış hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı (etkili başvuru hakkı) güvence altına alınmaktadır. Anayasa Mahkemesi de göre başvuru yolunun uygulamada da işlevsel olması gerektiğinin altını çizmektedir.
Tüm bunların ışığında, İdare tarafından yargılamanın hiçe sayılması ve yabancıların işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı yere geri gönderilmesi üzerine, mahkemelerin yaşam hakkı ihlallerine varacak sonuçları olan bu
hukuksuzluğu tespitinin kişilerin yaşamlarını kaybetmesi sonrasında pratikte ne ölçüde önemi olacağı şüphelidir. Ayrıca, kanunun açık hükmüne rağmen yargılaması devam eden veya dava açma süresi içerisinde olanlar hakkında sınır dışı etme işlemi uygulanması uygulayıcıların idari ve cezai sorumluluklarını gündeme getirecektir.
Açıklanan sorunlara ek olarak, sınır dışı etme kararlarındaki sayısal artış, düzenlendiği ve icra edildiği süre itibariyle geri gönderme yasağına ilişkin değerlendirme yapmaya elverişli olmaması, tüm bunların Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi'nin 33. Maddesi ile Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunun 4. Maddesine aykırılık teşkil ettiği aşikardır. Kaynak ülkelere yönelik emperyalist müdahaleler sürdükçe sınır dışı etme oranlarını artırmak için adeta yarışmak ve insan yaşamlarını alelade bir istatistiki veri olarak sunmak hedef ya da transit ülkeler bakımından kalıcı bir çözüm getirmeyecektir.
Bu nedenlerle, Göç İdaresi Başkanlığını hukuka aykırı tesis edilen idari işlem ve eylemlerden bir an önce vazgeçmeye davet ediyor, açıklamaya konu idari işlem ve eylemlere karşı hukuki mücadelemizi sürdüreceğimizi tüm kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.
Yabancılar, Türkiye'de yaşamak istedikleri takdirde, kendilerine uygun bir ikamet izni almak zorundadırlar. Bu izin, uzun süreli ikamet izni veya kısa süreli ikamet izni şeklinde olabilir. Uzun süreli ikamet izini, Türkiye'de ikamet edebilmek için en az 1 yıl süreyle geçerli olan bir izindir. Kısa süreli ikamet izni ise, öğrenciler, turistik, iş, konferans vb. etkinliklere katılmak amacıyla ülkeye gelenler için geçerli olmakla beraber, geçerlilik süresi 90 güne kadar yahut söz konusu etkinlik süresince geçerli olmaktadır. İkamet izni almak için, yabancıların öncelikle ikamet ettikleri yerdeki göç idaresine başvurmaları gerekmektedir. Başvuru yapabilmek için gerekli belgeler arasında pasaport, ikametgah beyanı, ikamet süresi, iş veya öğrencilik durumu gibi bilgiler yer almaktadır.
abancılar, Türkiye'de çalışmak istedikleri takdirde, çalışma izni almak zorundadırlar. Çalışma izni, yabancının Türkiye'deki bir işverene bağlı olarak çalışmasına izin verir. Bu izin, işveren tarafından yabancı çalışanın adına başvurulur ve işverenin başvurusu uygun görüldüğünde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilir.
Yabancıların Türkiye'de çalışma izni almak için aşağıdaki şartları yerine getirmeleri gerekmektedir:
• Türkiye'de bir şirkette çalışma teklifi almaları veya bağımsız bir iş yapacaklarını kanıtlamaları,
• Türkiye'de oturma izni almış olmaları,
Maaş açısından belirlenmiş asgari ücreti karşılayacak bir gelir kaynakları olması,
• Türkiye'de çalışmak için gerekli olan mesleki yeterliliğe sahip olmaları ve bunu belgeleyebilmeleri,
Başvuruları, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) üzerinden yapılır ve başvuru süreci yaklaşık 30 gün sürer. Başvuru sonucu, çalışma izni başvuru sahibinin işvereni tarafından kullanılır ve işe başlama tarihinden önce alınması gerekir.
HİZMETLERİMİZ
HAKKIMIZDA
İLETİŞİM
© avkarabaghukukdanismanlik.com, Tüm Hakları Saklıdır. Designed By OnurAVCI WebDesign